12 Eylül 2011 Pazartesi

Kaçan Fauller ve Son Toplar - Elendik... (Güz Alpay)

Avrupa Şampiyonası ikinci tur E Grubu son gün maçında Türkiye, "tamam mı devam mı?" maçında Sırbistan'a 68-67 kaybederek turnuvadan elendi. Son saniyelere 1 sayı geride giren milliler son hücumda önce Ömer Onan, arkasından da Ersan İlyasova ile kullandıkları şanslardan yararlanamayınca karşılaşmadan bir sayı ile yenik ayrılarak turnuvaya veda ettiler. Aslına bakarsanız elenmek, içeriden oynayarak potaya gitmeyi ancak son maçta aklına getirmiş bir takım için hiç de sürpriz bir sonuç değildi.
Maçtaki ilk sayıları Hidayet'in asistiyle Ömer Aşık buldu. Sonrasında Teodosic'in önderliğinde 10-0'lık bir seri ile skor 10-2'ye gelince mola almak zorunda kaldık. Moladan sonra benchten gelen Enes ve Emir 'in katkılarıyla oyunda dengeyi kurunca periyot 18-11 sona erdi.
İkinci periyot karşılıklı sayılarla başladı. Hızlı hücumlarla farkı 5'e kadar indirsek de Oğuz'un savunmada yavaş kalması sonucunda Teodosic-Pekovic ikilisinin ikili oyunları sonrası fark tekrar 10 sayı civarına yükseldi. Bir ara 14 sayıya kadar yükselen fark pota altını kullanmaya başlamamızla birlikte 8'e inse de hücumdaki acemiliklerimiz sonucu farkı daha da azaltma şanslarından yararlanamayarak devre arasına 35-27 geride girdik.
Üçüncü periyotla beraber daha iyi savunma yapmaya başladık, bununla birlikte farkı da azaltmayı başardık. Ve belki de diyebiliriz ki, turnuva başından itibaren ilk kez doğru hücum edip pota altında uzunlarımızın (özellikle Enes) etkinliğini kullanmaya başladık. Fark 3-4 sayıya indikten sonra maçın bir daha kopmasına izin vermedik. Bu periyotta Enes'in pota altındaki etkili oyunu ve Kerem,Ender ve Ömer'den gelen -turnuva boyunca neredeyse hiç göremediğimiz- guard katkısı ile oyunun başa baş kalmasını sağlayarak son periyota 56-53 geride girdik.
Son periyotta ise savunmada yine etkili olsak da hücumda zaman zaman yine dağınık oyunumuza dönünce öne geçme fırsatlarından yararlanamadık. Bu periyotta Sırbistan'ı zorlama atışlardan isabet buldukları 12 sayıda tutsak da, hücumdaki dağınıklığımızla biz de sadece 14 sayı bulabildik ve bu bize yeterli olmadı. Kaçırdığımız onca faul atışı, onca üçlük maçı bizden alıp götürmekle kalmadı; turnuvayı ve olimpiyatları da elimizden aldı. Şans da gerekliydi demiştik, tabii ki gerekliydi , top bizi sevmedi bazen, ama bu kadar düşük serbest atış yüzdesi kabul edilebilir bir şey değildi. 16/29 yani yüzde 55 ile attık faul çizginsinden. Üçlük atışlarımızda ise yüzde 17 ile isbaet bulabildik. Bu kadar kötü istatistiklere rağmen yine de son top bize kaldı. (Üstelik Sırbistan'ı geçen sene yine 11 Eylül'de yenmiştik ve yine 3-4 saniye kala top bizdeydi). Fakat tarih tekerrür etmedi ve bu sefer dipten çıkarılan topu iyi kullanamadık ve elendik. (aşağıda yapacağım analizde buna değineceğim)
Teodosic maçı 20 sayı, 8 ribaunt, 5 asist ile tamamlarken Milenko Tepic 12 sayı, 8 ribaunt , Dusko Savanovic 14 sayı,3 ribaunt ile mücadele etti. Milenko Tepic ile Teodosic'e toplam 16 ribaunt nasıl verdik, hala anlamış değilim, Özellikle maçın başında verdiğimiz hücum ribauntları bizi çok yıprattı. Milli takımımızda da Enes Kanter 16 dakikada 11 sayı, 5 ribaunt ile oynarken Ömer Onan 11 sayı, Ömer Aşık 5 sayı,10 ribaunt ile mücadele ettiler.
Bu noktada birkaç tespitimi de sizlerle paylaşmak isterim. İlki son toplarla ilgili. Türk Milli Takımı olarak son topları hiç kullanamıyoruz (hiç farketmemiştiniz değil mi:) ). Son yıllarda bunu bir kez başarabildiğimizi gördüm (geçen seneki Sırbistan maçında) ki onda da Kerem'in ayağı çizgideydi. Herkes set hazırlayabilirken biz hiç set hazırlayamıyoruz, hazırlasak da uygulayamıyoruz. Bu turnuvada Litvanya, Almanya, Fransa, Polonya ve Sırbistan maçlarında son ana kadar maçın hep içindeydik; ama son anlarda fırsatları değerlendiremeyerek maçtan koptuk. Bu maçta 4 saniye kala bu kadar da kötü top çıkaramazdık. Ersan gibi eli soğuk olan ve belli ki çizilen sette atıcı rolü olmayan bir oyuncuya topu kullandırmak zorunda kaldık. O pozisyonda sağa sola açılmak yerine , içeri kat etmek çok daha iyi olurdu. Ama biz iki yana açılarak pozisyonu yemiş olduk. Hadi içeri kat yapmasak da oyuna Enes'i alıp 4 saniyede bir birebir oynatabilirdik. Belki bunlar kişiden kişiye değişen görüşler olabilir ama şu gerçek var ki molada çizilen set düzgün olmayınca, yine top çıkarmakta zorlandık ve kötü bir pozisyon bulduk. Ersan'ın el üzerinden attığı şut da girmedi haliyle.
Geçen sene Sırbistan Kerem Tunçeri'nin turnikesi sonrası 0.5 saniye kala harika bir oyun hazırlamıştı, Semih Erden o bloğu yapamasaydı belki de finale Sırbistan gidecekti. Sırbistan 0.5 saniyede böyle bir oyun hazırlayabiliyorken, bizim de 4 saniyede, hem de potanın altından top çıkarırken bunu yapabilmemiz gerekirdi.
Basketbolda farkı çoğu zaman koçlar belirledi, koçlar belirliyor, koçlar belirleyecek. Bu daima böyle sürüp gidecek.
Saygılar
Güz Alpay

3 yorum:

  1. Aslında ben son hücümda geçen seneki gibi olur diyordum ama maalesef öyle olmadı.

    YanıtlaSil
  2. Geçen seneki gibi olmayan çok şey var malesef...

    YanıtlaSil
  3. Sonu çok şiirsel oldu, beğendim :D Eleştirsem mi eleştirmesim mi dedim, bazı sözler buldum çok ağır kaçar dedim en sonunda imalı bir şekilde yazdım.Anlayan anladı...

    YanıtlaSil