5 Eylül 2011 Pazartesi

Kabustan uyandık... Türkiye:65 - İspanya:57

Sabah işe gitmek için hazırlanırken televizyonda “Bu bir takım oyunu” diyen Hidayet’in başrolündeki 12 Dev Adam reklamını gördüğümde, bir önceki akşamki Polonya maçını hatırlayıp sinirlenerek televizyonu kapatmıştım. Zira bugün bize 12 Dev Adam’ın takım oyunundan önce Büyük Britanya’nın takım oyunu gerekiyordu. Birçok basketbolseverin aynı psikolojide olduğu bu durumda, basketbolcularımızın da İspanya maçına çok sağlıklı bir kafayla, iyi bir antreman yaparak gelmiş olmasını beklemek iyimserlik olurdu. Olası bir Polonya galibiyetinde İspanya maçı formaliteden öteye geçmeyecekti.
Saatler 15:15’i gösterirken ilk heyecan başladı. Başabaş geçen mücadeleden sonra Britanya Polonya’yı yenince ikinci tur gruplarına kalmayı garantilemiş olduk. Her ne kadar bir sene önce Dünya ikincisi olmuş bir takımın ikinci tur gruplarına kalmasını Britanya’ya borçlu olması, bizi tatmin etmese ve hatta içimize sindiremesek de, İspanya maçı öncesi artık önümüze bakmamız gerektiğini görmüş olduk. Birkaç saat öncesine kadar gruptan çıkamama ihtimalimiz varken, saatler 17:45’i gösterdiğinde İspanya karşısına ikinci gruba bir galibiyetle gitmek için çıkıyorduk. Yine de böyle bir stres ile günü geçiren 12 Dev Adam’ın nasıl bir performans sergileyeceği merak konusuydu.


Zira maça oldukça tutuk başladık. Milli basketbolcularımız fiziken sahada; ama zihnen hala Britanya maçındaydı. 5-0’lık bir seriyle başlayan İspanyollar periyot boyunca hakimiyeti ellerinde tutup pota altını iyi kullanarak 19-10 luk bir üstünlükle periyot arasına gittiler.
İkinci periyoda Emir Preldzic’in 5 sayısı ile hızlı başlamamıza rağmen Navarro’nun 5 sayısına engel olamayınca fark yine 9 sayıya çıktı. İspanya ısrarla pota altını kullanırken, biz de Emir ile maça tutunduk. Bu periyottaki ilk 11 sayımız Emir’den geldi. Periyodun sonlarına doğru savunmayı sertleştiren milliler farkı yavaş yavaş eriterek 19:37’de 35-35 ile ilk kez eşitliği yakaladı. Tam ilk yarıyı iyi bitiriyoruz derken, nedendir bilinmez, İspanya gibi bir gün önce Litvanya’yı dış şutlarıyla ambole etmiş bir takıma karşı son savunmada alan savunmasına dönüp potamızda Calderon’un üçlük basketini görünce devreye 38-35 yenik girdik. Tanjevic zamanında çok iyi sonuçlar aldığımız alan savunmasının Orhun Ene’nin takımında aynı etkiyi göstermediği açık ve net bir şekilde görünüyor. Bunun yanında ilk yarıda İspanya’nın topu ısrarla içeri indirdiği ve Enes’in devreyi 3, Ömer Aşık’ın ise 2 faulle bitirdiğini gördük. Ömer Onan da etkili savunmasıyla Navarro’yu durdurmaya çalışsa da İspanyol guard’ın 8 sayısına engel olamadı.
İkinci devreye özellikle hücumda çok tutuk ve dağınık başlayan milli takım Preldzic’in attığı iki dengesiz zorlama şut ile ayakta kaldı. Pota altında etkili olmaya devam eden İspanyollar skoru 48-40’a getirdi. Periyodun bitmesine 5 dakika kala Marc Gasol’un aldığı sportmenlik dışı faul sonrası biraz canlalan milliler farkı 1 sayıya indirsek de son dakikalarda kötü oynama alışkanlığımız ve son hücum savunmasındaki zaafımız ile son periyoda 55-49 geride girdik.
Son periyot ise bize unutulmayacak bir 10 dakika izletti. İspanya Felipe Reyes ile bulduğu basket sonrası farkı 8’e çıkardı. İyi savunmamıza rağmen dağınık hücumlarımız sonucu bir türlü sayı bulamayan 12 Dev Adam’da sakatlık sonrası bir türlü forma giremeyen Kerem Tunçeri yerine Ender Aslan ve Sinan Güler yerine de Ömer Onan’ın oyuna girmesi maçın gidişatını değiştirdi. Ömer Aşık’ın serbest atışıyla 6:44 kala periyottaki ilk sayılarını bulan milliler Ömer Aşık ve Ender Aslan’ın basketleriyle buldukları 8-0 lık seri ile 1.5 dakika içinde eşitliği yakaladı. Bu dakikalarda Ömer Aşık’ın hem savunmada rakip uzunlara karşı pota altını kapatması, hem de hücumdaki etkinliği İspanya’nın direncinin kırılmasındaki en büyük etkendi. Bunun yanısıra, Reyes’in yaptığı faulü Ömer'in 2/2 ile değerlendirmesi de bugünün tarihe geçmesi için bir diğer nedendi ;-) Son 4 dakikada savunmasını iyice sertleştiren milliler, Ömer Onan ve Hidayet Türkoğlu’nun kritik üçlükleriyle farkı açtı. Son dakikada Ender kendisine yapılan taktik faulleri de değerlendirince karşılaşmadan 65-57 galip ayrıldık. Yalnız son hücumda galibiyetin verdiği rehavet ile Hidayet Türkoğlu’nun zaman geçirmesi ve kenar yönetimin buna izin vermesi tam bir acemilikti. Eğer bu hücumdan sayı ile dönseydik, ikinci tur gruplarında olası bir üçlü averajda hem Litvanya hem de İspanya’nın önüne geçecektik. Umarım bu sayıyı ileride aramayız.
Milli takım özellikle son 10 dakikada sert savunmasıyla takdir toplarken hem bir gün önce Litvanya’ya 91 sayı atan İspanya’yı 57 sayıda tuttu, hem de son periyotta sadece 2 sayı yiyerek büyük bir başarıya imza attı. Maçın son 8.5 dakika skorunun da 16-0 olduğunu hatırlatmadan geçmemek gerek.
Her ne kadar ikinci tur gruplarına kalmamızı Luol Deng ve arkadaşlarına borçlu olmak içime sinmese de bir şekilde tur atlamak ve diğer gruplara bir galibiyet avantajı ile gitmiş olmakla tatmin oldum diyebilirim. Bu dakikadan sonra milli takımımızın başarılı olmasını istemekle beraber turnuva sonrası gerek federasyon gerekse teknik yönetimin şapkaları önlerine koyup düşünmeleri gerektiğini düşünüyorum. Bu kadar büyük beklentilerle gidilen turnuvalarda beklentilerimiz doğrultusunda bir basketbol görmeyi ummak çok büyük bir istek olmasa gerek.

4 yorum:

  1. Yürüyün be devler. Artık sizi kimse tutamaz.

    YanıtlaSil
  2. Türk olmasaydım yine Türkiye maçlarını kovalardım; kadro kaliteli ama/ve herşey tamamen günlük motivasyona bağlı. Şuan kaybedilen birşey yok, keyfimiz yerinde.

    Bu arada, "Yazik, onlara da uzuluyor insan, o kadar kosup terlediler" annemin mac sonu yorumu.

    YanıtlaSil
  3. Özellikle son periyottaki savunmamız müthişti İspanya'ya 8 dakika 40 saniye boyunca sayı attırmadık.

    YanıtlaSil
  4. Güz'e katılıyorum.

    YanıtlaSil