25 Ağustos 2011 Perşembe

Devler geri mi dönüyor!

Avrupa Şampiyonası öncesi basketbol milli takımımızı canlı olarak izleyebileceğimiz son maç Adidas İstanbul Cup final maçı Türkiye-Karadağ maçı oldu. Özel işlerim nedeniyle bir gün önceki Yeni Zelanda maçını kaçırdığım için, bu maç Almanya’daki turnuva sonrası takımımızdaki gelişimi görmek adına benim için önemli bir şanstı. Aynı zamanda bu maç sonrası şampiyonaya katılacak kadromuz da netleşeceği için, millilerden nispeten daha iyi bir performans bekliyordum.
Nitekim ilk periyot ile birlikte maça iyi başladığımızı söyleyebilirim. Özellikle savunmada oldukça gayretli olan millier, Ömer Onan’ın Omar Cook’a uyguladığı

Boğalar kadroyu belirledi

Eurobasket 2011'in en büyük favorisi olarak gösterilen İspanya'da kadrodan kesilen son oyuncu Real Madrid'in forveti Carlos Suarez oldu. Son durumda Litvanya'da mücadele edecek İspanya Milli Takımı kadrosu aşağıdaki gibi şekillendi:
Jose Manuel Calderon
Ricky Rubio
Sergio Llull
Juan Carlos Navarro
Victor Sada
Rudy Fernandez
Fernando San Emeterio
Victor Claver
Pau Gasol
Marc Gasol
Serge Ibaka
Felipe Reyes

To Rick Reilly

This letter is a response to Rick Reilly for his article written about Turkey and Turkish basketball...

Dear Rick Reilly

I read your article with a big surprise and frustration since I know for many years that you’re one of the best sportswriter of your country. However, it’s clearly seen from your article that everyone should write about what he writes best. One shouldn’t attempt to write about something he doesn’t have any accurate idea. It’s always very easy to claim someone or some country with inaccurate arguments but that is always a risk for the writer to lose the credibility when these arguments are not well-supported. This is the case with your arguments. It’s clear that you don’t have any idea neither about European (actually Mediteriannean) style of supporting nor the lifestyle or traditions of Muslims.

Let me quickly comment about your article…

First of all, please check some religious books about Muslims and learn the term “Kurban (sacrify)” The thing that Jimmy Baron mentions is not just chopping off the head of a goat. It’s a ceremony of sacrify in Muslims. I understand it’s weird to the non-Muslims who doesn’t know anything about it, but it proceeds according to some certain rules so doesn’t give some pain to the goat while taking its life. It’ not something we have fun, it’s a traditional religious activity. It was easy to ask any Muslims around you but ununderstandably, you prefered to claim about it before search. More importantly, instead of being aggresive to the traditions of a religion, it would be better to critizise your players for not knowing anything about the culture of the country where they performed.

Let’s comment about Joshua Shipp’s speech. If Shipp is too much concerned and unhappy about how basketball played in Turkey or how the fans behaves, please someone tells us why he’s playing in Turkey for three season including this season. The game he mentioned was one of the final series game of TBL and full of stress for both sides. Moreover the derby match between Fenerbahce and Galatasaray is considered as one of the most important derby challenges in the world. Maybe you shoud search about that before writing about it. And if you were a little bit interested in European basketball, such kind of things always happen in big derbies like Pao & Olimpiakos, Red Star- Partizan, etc… Europen basketball fans are all hot and have high loyality for their teams. Not only in Turkey, but also in Greece, Spain, Italy, Serbia…  So, according to your way of thinking, maybe no American players should perform in none of European leagues, ha? Please don’t tease us!

Regarding the comments of Eric Devendorf… They’re all because of his lack of knowledge about Muslim. Please don’t forget that the one who claims about the aggressiveness of the fans in Turkey is the one who was punished during his education life in Syracuse because of punching a woman previously. Muslims don’t drop in the street and pray. If he had read about a few books before coming Turkey, maybe he would see a word called “Namaz”, which is the way of pray of Muslims. So, he could have understood what is the meaning of that. But anyway, it’s not performed in the street.

I don’t want to comment about your words about the arenas in Turkey, and our foods. I hope you’ll visit Turkey to follow a few games during the season and see how a fantastic basketball athmosphere there is in Turkey. And before tasting Turkish food, don’t comment about it. It is always easy to write at your desk. However don’t forget that such claims without supportive evidences will cause you to excuse from Turkish people because of your provocative approach. This is an invitation to you to come to Turkey, visit especially İzmir and İstanbul and follow some games. Then you will find out that your article is a real failure…

Regards

24 Ağustos 2011 Çarşamba

Hido demiş ki!


Eurobasket 2011 resmi sitesinde milli yıldızımız Hidayet Türkoğlu’nun Almanya’daki Super Cup sonrası yaptığı röportaja yer verilmiş. Hidayet Almanya’daki turnuvada iyi sonuçlar alamadıklarını ama takım performansındaki gelişimden memnun olduklarını söylemiş. İlk hedeflerinin savunmayı oturtmak olduğunu belirten Hidayet, bu amaçlarına ulaştıklarını ve kalan bir haftada yoğun olarak hücum organizasyonuna ağırlık vereceklerini eklemiş.
Biz de kalan bir haftada hem savunma hem de hücumda yoğun ve verimli antremanlar sonucunda millilerimizden hazırlık maçlarında izleyemediğimiz iyi oyunu bekliyoruz. Hidayet’in önderliğinde 12 Dev Adam’a sonsuz başarılar!

23 Ağustos 2011 Salı

2001'de sahada 2011'de kenarda

Litvanya’nın ev sahipliğini yapacağı 2011 Avrupa Basketbol Şampiyonası Eurobasket 2011’e sayılı günler kala takımların hazırlık maçları devam ediyor. Milli takımımız coach Orhun Ene’nin önderliğinde katıldığı 2 turnuvada yaptığı 6 maçtan 2 galibiyet 4 yenilgi ile ayrıldı. 2 turnuvayı da üçüncülükle kapatan milliler İzmir’deki Spor Toto World Cup’ta Ukrayna’yı uzatmada yenerken, Almanya ve Sırbistan’a ise yenildi. Almanya’daki turnuvada ise Belçika karşısında sahadan galibiyetle ayrılan 12 Dev Adam, ev sahibi Almanya ve Yunanistan’a farklı yenildi.
Avrupa Şampiyonası’na 2010 Dünya ikincisi ünvanıyla gelen Türk Milli takımı aynı zamanda Dünya Şampiyonası’nın en başarılı Avrupa ekibi olmuştu. Dünya ikinciliği sonrası Türk basketbolseverlerdeki beklentilerin artması, kadroda 4 NBA oyuncusunun bulunması, 2011 draftının 3. Sıra pick’i Enes Kanter’in varlığı, kısa oyuncuların Euroleague ve Avrupa kupaları tecrübeleri Türkiye’yi turnuvanın favorileri arasına sokmuştu.
Bu beklentiler arasında en büyüksoru işareti ise uzun zaman Tanjevic’in sağ kolu olmuş ve aynı zamanda Banvit’te de baş antrenörlük görevi üstlenmiş Orhun Ene’nin sergileyeceği yöneticilik ve liderlik rolüydü. 2001 Avrupa ikinciliğimizde guard olarak sahada, 2010 Dünya ikinciliğimizde yardımcı koç olarak kenarda yer alan Ene, bu sefer baş antrenör olarak ne yapacaktı? Bu hala daha Türk sporseverlerinin aklında en büyük soru işareti gibi duruyor. Zira İzmir ve Almanya’daki turnuvalar Orhun’un kendini geliştirmesi gereken noktaları açık olarak gözler önüne serdi.
Herşeyden önce, Avrupa Şampiyonası’nda milli takımın parkede sergileyeceği oyun stratejisinin hem Orhun hem de takımın ağabeyi rolünü Hidayet için bir karakter sınavı olacağı düşüncesindeyim. Zira, özellikle canlı olarak tribünden izlediğim İzmir’deki turnuvada ne Hidayet’in takım oyununa bağlı kalma niyeti vardı, ne de Orhun’un takıma bir söz geçirme gayreti… Ersan ve Hidayet gibi iki yıldızımızın oyun ciddiyetini kaybettiği anlarda kenardan gelen uyarının gecikmesi önemli bir eksikti. Ki geciken uyarılar da Nihat İziç’ten gelmişti. Bunun yanıısıra bu gibi durumlarda yıldızlarımızın da genç koçumuza karşı vereceği tepkiler iki taraf için de önemli bir kararkter sınavı olacak, aynı zamanda performansımız için bir belirleyici olacaktır. Bu durumda en kötü senaryo ise iki tarafın kendini kannıtlama çabası içinde milli takıma zarar vermesi olur ki, geçmişte bu konuda dilimiz yandığından düşünmek bile istemiyorum.
Bir diğer önemli ve bir önceki maddeyle ilişkili nokta da, Orhun Ene’nin önemli karar alma anlarında  gecikmesiydi. Almanya maçının son dakikaları… Tam farkı kapattığımız anlarda Oğuz ardarda iki hata yapıyor, boş dönüyoruz ve sayı yiyoruz. Orhun mola alıp almamayı düşünüyor. Bu sırada bir hücumdan daha boş dönüp sayı yiyoruz ve sonrasında mola geliyor. Basketbolda 1 hücum, 1 top, 1 sayı bile çok değerliyken hiçbir koçun bir hücum boyunca mola alıp almamayı düşünmeye hakkı yoktur. Hele ki bir milli takım koçunun. Ene’nin Banvit’in başında mütevazi bir kadroyu yönetirken gösterdiği rahatlığı ve stresten uzak tavırlarını, milli takımın başında yıldızlarımızı yönetirken de göstermesini diliyor; en kısa zamanda bu otorite eksikliğini ortadan kaldırmasını bekliyoruz. Hatta gerekiyorsa biz gidelim, çocukların kulaklarını çekip uyaralım J
Ve gelelim hücumlarımıza… Bunu benim yazımdan önce onlarca kez bloglarda ya da köşelerde okumuşsunuzdur heralde. Kamp boyunca kondisyon depolanmış, o yüzden belirgin bir hücum setimiz yokmuş!!! Bu konuda tek söyleyebileceğim, önümüzdeki 10 günden az sürenin takımı hücum setlerine adapte etmek için yeterli olmasını dilediğimdir. Zira bu hücum setlerini oturtamadığımız sürece, haliyle turnuvanın sonuna kadar kalamadığımız sürece, ha kondisyon depolamışız, ha depolamamışız…
Bu vesliyle henüz eksikleri oldukça fazla olmasına rağmen, basketbolu sevmeye başladığım yılların bir numaralı point-guardı Orhun’a milli takımın başında başarılar diler ve başarı yolunda her türlü desteği vereceğimi belirtmek isterim. Dilerim ki 2001’de sahada yönettiği takımı bu sefer de kenardan yönetir ve  turnuva sonunda “Nerde hazırlık maçlarındaki milli takım, nerde bu şampiyon takım! Helal Olsun!” der ve onu omuzlarda taşırız.

22 Ağustos 2011 Pazartesi

Spor Toto World Cup (İzmir) ardından -2

Dünkü yazımla başladığım Süper Toto World Cup 2011 değerlendirmesini bugün de Millilerimiz hakkındaki izlenimlerimle tamamlıyorum. Avrupa Şampiyonası öncesindeki ilk ciddi denememiz olan turnuvaya Ukrayna maçıyla başladık. İzmir seyircisi hafta içi ve Ramazan ayı olmasına rağmen geçtiğimiz yıl Dünya ikincisi olan 12 Dev Adam’ı izlemek için Halkapınar Spor Salonu’nu tıka basa doldurmuştu. İlk gün turnuvanın en zayıf ekibi Ukrayna ile karşılaşacak olmamızın verdiği rahatlıkla da millilerden farklı bir galibiyet bekleniyordu. İlk periyottaki tutuk oyunun ardından ikinci periyottaki başarılı hücum performansımız devredeki 15 sayılık farkı getirdi. İlk yarıda hem pota altını hem de kısa rotasyonunu iyi kullanan milli takımımızda oyuna giren herkesin sayı atması da bir diğer olumlu noktaydı.
İşte ne olduysa o devre arasında oldu ve ikinci yarıyla birlikte turnuvanın geri kalanında sergileyeceğimiz tutuk oyun başladı. 3.periyoda alternatif bir beşle çıkan Türkiye, Brutt ve Pecherov’u durduramayınca rakibi önce umutlandırdı sonra da son dakika içinde gelen 3lükle uzatmalara gidildi. Uzatma dakikalarında biraz kendine gelen ve savunma yapmayı hatırlayan 12 Dev Adam, dış atışlarda da etkili olunca karşılaşmadan 69-65 galip ayrıldı.
İlk maç kazanılmıştı; ama sergilenen oyun basketbolu belki de futboldan bile iyi bilen İzmir seyricisini hiç tatmin etmemişti. Ne sahada kaliteli bir basketbol sergilenmiş, ne de izleyenler Ukrayna gibi bize oranla zayıf bir ekip karşısında oyuna hakim olamayışımızdan memnun olmuştu. Orhun Ene’nin maç sonrası röportajda söylediği gibi “kamp süresince sadece kondisyon depolandığından” olsa gerek sahada guardlar tarafından kurulan ya da diğer oyuncular tarafından uygulanan bir hücum seti yoktu. Oyunun sıkıştığı anlarda kişisel gayretler ile kazanılan sayılar bize maçı getirmişti. Bunun yanında Hidayet, Ersan gibi yıldızlarımızın aklının hala Dünya Şampiyonası ikinciliğimizde kaldığı ve konsantrasyon eksiği olduğu da göze çarpmaktaydı. İkinci günkü rakibimiz Almanya karşısında, Nowitzki ve Kaman’dan yoksun olmalarına rağmen, sert savunmaya karşı zorlanacağımızın sinyalleri ilk günden verilmişti.
Zira tahmin edilen de oldu. İkinci günkü rakibimiz sert ve disiplinli oyunuyla önceki gün Sırbistan’ı deviren Almanya idi. Almanya ilk gündeki savunma sertliğini ve disiplinli oyununu millilerimize karşı da devam ettirirken, bizim oyuncularımız buna ayak uyduramadı. İlk periyottaki birkaç dakika dışında maçı sürekli olarak önde götüren Almanlar, oyunu sürekli olarak kontrollerinde tuttular. Etkili savunmaya karşı henüz bir hücum karakterimizin olmayışı nedeniyle maçın büyük kısmında çaresiz kaldık. Hücumdaki plansızlığa, Ersan ve Hidayet’in laubali ve zamansız şut seçimleri ve ısrarı da eklenince son periyottaki kısa bir süre dışında maçı ortalama 10 sayı farkla geride götürdük. Sert savunma yapan Almanlara karşı, Dünya Şampiyonası’ndaki en büyük silahımız olan savunmamızla karşılık vermeliydik; ama onda da başarılı olamadık. Dirk Nowitzki gibi bir hücum gücünün olmaması bizi rahatlatmış olsa gerek, ne turnuvanın sayı kralı Tibor Pleiss’in yüksek posttan şutlarına el kaldırdık, ne de Telekom’dan kovulan Heiko Schaffartzik’i durdurabildik. Bu iki oyuncuya Benzig’in 16 sayısı da eklenince Almanlar’ın galibiyeti kaçınılmaz oldu. Bunun yanında Ömer Aşık ve Semih Erden’in yokluğunda pota altı zaafımız da ciddi bir şekilde ortaya çıktı. Gerek Oğuz Savaş’ın yavaşlığı, gerekse Enes Kanter’in henüz takıma alışamamış olması, Furkan’ın acemiliğiyle birleşince, bu seneye kadar takım savunmamızın tamamlayıcı ve bezdirici yanı olan pota altı savunmamız ve blok tehditimizi bu şampiyonada çok arayacağımız düşüncesine kapılmamak kaçınılmaz oluyor.
İlk iki gün sonunda şampiyonun belirlenmesiyle son gün yapacağımız Sırbistan maçı formalite özelliği kazanmıştı. Fakat İzmirli basketbolseverler iki gündür milli takımdan göremedikleri iyi basketbolu Sırbistan karşısında görmek ve millileri galibiyetle uğurlamak istiyordu. Bu düşünceyle salondaki yerlerini almış, salonu tamamen doldurmuşlardı. 83-58 kaybettiğimiz bir maçın periyotlarını anlatmaya sanırım hiç gerek yok. Ne öne geçebildik, ne direnebildik, ne de salondan başımız dik ayrılabildik. Bu maçta gördüklerimizden biri, 5 numara pozisyonunda Oğuz Savaş’ın yetersiz kaldığının bir kez daha onayı ve Ömer ya da Semih’in bir an önce iyileşmesi gerektiği idi. Sırbistan Perovic, Kristic, Savanovic ve Milosaljevic’ten oluşan uzun rotasyonunu süreki olarak kullanırken düştüğümüz çaresizlik, Ömer ve Semih varlığında rakipler içeri drive ederken iki hatta üç kez düşünmelerine neden olan savunma anlayışımızı arattı bizlere. Bunun yanında yer savunması iyi olmakla birlikte, NBA draftlarının havasından henüz kurtulamadığı belli olan ve hiçbir şuta el kaldırmayan Enes’in de bir an önce kendini Avrupa Şampiyonası’na motive etmesi de en büyük dileğimiz. Oyun kurucu pozisyonu ile ilgili ise eleştirileri guardlarımıza mı yoksa Orhun Ene’ye mi yapmalı bilemiyorum. Zira hiçbir oyun seti oluşumu görmediğimden, Ene’nin seti mi yok, yoksa set var da guardlar mı uygulamıyor emin değilim. Sadece Doğuş’un bir an önce milli takıma monte edilmesi gerektiğini üstüne basa basa söyleyebilirim. Cenk Akyol’u senelerdir milli takımda tuttuysak, sadece savunması için bile Doğuş’a yer açabiliriz diye düşünüyorum.
Son olarak da NBA yıldızlarımız… Hido ve Ersan… Umarım ikisi de sadece kağıt üzerinde değil sahada yıldız olduklarını Avrupa Şampiyonası’nda bize gösterirler. Zira İzmir’de hiç mücadele etmediler. Hidayet 3 maç boyunca sadece jump-shot atarken çoğunu kaçırdı. Ersan’ın da pota altı gayretine rağmen oldukça düşük saha içi yüzdesi, hava topu olarak tamamlanan üçlük denemeleri ve zaman zaman maçı bırakması bizi düşündürdü.
Yukarda saydığım birçok olumsuzluğa rağmen ilk turnuvadaki başarısızlık bizi yıldırmamalı. Böyle giderse rezil de olabiliriz. Kendimiz toparlarsa kupayla da dönebiliriz. Şimdi sırada Almanya’da katılacağımız Adidas Cup var. Almanya, Yunanistan ve Belçika ile karşılaşacak ve muhtemelen yine kupasız döneceğiz. Ama umarım bu sefer eksiklerini görüp bunları kapatmak için çabalayan bir Türk milli Takımını sahada seyrederiz.
Son olarak da İzmir seyircisine teşekkürler. Her ne kadar izledikleri basketbol onları hiç mutlu etmese de, hafta içi iftarlarını salonda yaptılar, bir haftasonu plaj yerine salona geldiler ve takımımızı desteklediler.

21 Ağustos 2011 Pazar

Spor Toto World Cup (İzmir) ardından -1

Litvanya’da düzenlenecek Avrupa Basketbol Şampiyonası öncesi ilk hazırlık turnuvası niteliğinde katıldığımız Spor Toto World Cup 11-13 ağustos tarihleri arasında İzmir’de gerçekleşti. Türkiye’nin yanısıra Ukrayna, Sırbistan ve Almanya’nın katılımıyla gerçekleşen turnuvaya İzmirli sporseverlerin katılımı oldukça fazla oldu. İzmirli basketbolseverler, sıcak ağustos havasına ve hafta içi olmasına aldırmadan salonu doldurarak bir basketbol şehri olduklarını bir kez daha kanıtladılar.
Turnuva basketbol kalitesi olarak vasatın altında maçlara sahne olsa da, süprizler ve heyecanıyla izleyenleri tatmin etti. Almanya, Nowitzki ve Kaman’dan yoksun geldiği turnuvada, ilk gün Sırbistan’ı, ikinci gün de Türkiye’yi yenerek iki gün sonunda şampiyonluğunu garantiledi. Alman milli takımı özellikle savunmasıyla dikkat çekerken Nowitzki’nin yokluğunda takımın skor yükünü çeken oyuncu 15 sayı ortalamasıyla Tibor Pleiss oldu. Savunmalarıyla ilk gün Sırbistan’a, ikinci gün de millilerimize hücumda göz açtırmayan Almanlar, takıma Dirk Nowitzki ve Chris Kaman’ın da eklenmesiyle Avrupa Şampiyonası’na iddialı bir kadroyla katılacaklarını kanıtlamış oldular.
İlk günü Almanya karşısındaki sürpriz yenilgi ile kapatan Sırbistan ise sonraki günlerdeki başarılı oyuna rağmen turnuvayı ikinci sırada bitirebildi. Almanya karşısında ciddiyetten yoksun, kopuk bir oyun sergileyen, etkili Alman savunmasını aşmakta zorlanan Sırplar uzun süre farklı geride götürdükleri maçı sonlara doğru çevirmeyi başarsa da son hücumlardan yararlanamayınca maçtan 1 sayı farkla mağlup ayrıldılar. Bu yenilgi sonrası ikinci ve üçüncü günde gerçek oyunlarını sergileyen Sırplar, önce Ukrayna’yı sonra da Türkiye’yi farklı yendiler. Ukrayna karşısında, bu sezon Anadolu Efes forması giyecek olan Savanovic etkili olurken, milli takımımız karşısında da pota altını domine ederek galibiyete uzandılar. Guard’ın kadar konuş sözünü Teodosic ve Tepic önderliğindeki iyi oyunla doğrulayan Sırplar, millilerimizi İzmir seyircisinin yoğun tepkisi önünde parkeye gömdüler.
Ukrayna ile ilgili de birkaç not vermek gerekirse, muhtemelen Avrupa Şampiyonası’nda figuran olacak olsalar da, devşirme guard iki ucu keskin bıçak Brutt’un performansına bağlı olarak küçük süprizler yapabilecek kapasiteleri olduğunu söyleyebiliriz. Normalde zor olsa da Brutt’la birlikte NBA patentli yıldızlar Fesenko ve Pecherov’un da aynı zamanda başarılı olduğu bir günde Ukrayna’dan bir sürpriz bekleyebiliriz. Yoksa Almanya karşısındaki iddiasız son gün galibiyetine bakarak Ukrayna’dan birşeyler beklemek fazla iyimserlik olur...
Spor Toto World Cup’ta üçüncü olan millilerimizin değerlendirmesini ise yarın yayınlayacağım yazımın ikinci kısmında bulabileceksiniz…