4 Eylül 2011 Pazar

Bu olmadı işte! Türkiye:83 - Polonya:84

Türk sporcusunun daimi bir derdi vardır. Kağıt üzerinde zayıf rakiplerle karşılaştıkları netice açısından önemli maçlarda hep çok zorlanırlar. Biz de gerek tribünde gerekse ekran karşısında saç baş yolar, ölür ölür diriliriz. Favoriyizdir ama bir türlü maçı kopartamayız. Bugünkü Polonya maçı öncesi de aynı endişe vardı herkeste. Kağıt üzerinde Polonya bizden zayıf, 1997’den beri yenilmediğimiz ve Litvanya’da Gortat, Ignerski, Lampe gibi yıldızlarından yoksun kadrosuyla bizimle başa çıkamayacak bir takım görüntüsündeydi. Fakat bu maçın Polonya için grupta çıkma yolunda son şans olması, bizim de İspanya maçı öncesi mutlaka kazanmamız gereken bir maç olduğundan herkesin üzerinde bir gerginlik ve endişe vardı.

Bu gergin ortamda maça tam korktuğumuz gibi, Polonya’nın istediği tempoda başladık. Polonya’nın disiplinli savunmasına biz hücumda çözüm bulamazken, onlar hücumda 24 saniyeyi en iyi şekilde kullanıp maçı rölanti bir havada sürdürdüler. İlk 2 dakikada 2 blok ile pota altını karartan Ömer Aşık’ın da erken 2 faul almasıyla topu pota altına indirmeye çalışan Polonya ilk 5 dakikayı da 8-5 önde geçti. Bu dakikada Orhun Ene’nin oyuncu değişiklikleriyle oyunun ritmini değiştirme çabası da yeterli olmayınca periyodun bitmesine 2.27 kala 15-9 luk skoru yakalayan Polonya karşısında mola almak zorunda kaldık. Mola sonrası karşılıklı sayılarla geçen ilk periyodu Polonya 17-14 önde kapattı. İlk periyotta en çok dikkat çeken nokta hakemlerin temasa müsaade etmemeleriydi. Milliler 6 faul alırken Polonya da 8 faul aldı. Bunun yanında Polonya’nın %57’lik saha içi şut yüzdesine %23 ile karşılık vermemiz 10-6 lık ribaund üstünlüğümüze rağmen yenik durumda olmamızın açıklamasıydı adeta.
İkinci periyoda hem savunmada gayretli hem de hücumda içeriyi zorlayarak başlayınca kazandığımız serbest atışlarla 18-17 öne geçtik. Fakat Berisha’nın üçlüğü ve ardından kendisine yapılan kasti faul sonrası Polonya tekrar 23-18 öne fırladı. Skor 26-20 olduğunda Polonya’nın kazandığı son 8 sayının Berisha’dan gelmesi ise savunmamız için açık bir uyarıydı. Berisha’ya bir çözüm bulmak için midir bilinmez! alan savunmasına dönen 12 Dev Adam potasında bu sefer de Skibniewski’den iki üçlük görünce tekrar adam adama savunmaya döndü. Bu sırada parkede Sinan destekli ilk beş oyuncuları ile yer alan milliler Ömer’in pota altı savunmasıyla farkı tekrar 1’e indirdi: 32-31. Kalan zaman karşılıklı sayılarla geçince son saniye turnikesi sonrası devre 39-35 Polonya üstünlüğü ile sona erdi. Devre sonunda en büyük eksikliğimizin herşeyden önce maç konsantrayonu olduğu gözlerden kaçmadı. Özellikle devrenin bitmesine 46 saniye kala yediğimiz boş turnike sahadaki oyuncuların akıllarının yeterince maçta olmadığını gösterirken, son hücumda faul hakkımız olduğu halde faul yapmayıp rakibin turnikesine izin vermemiz de kenar yönetiminin maç takibi konusundaki eksiğini gözler önüne sermekteydi. Yine de 10 top kaybı yapıp Ersan dışında 3 sayı bulamadığımız, sadece 2 top kapabildiğimiz ve düşük yüzdeyle hücum ettiğimiz bir ilk yarıyı sadece 4 sayı farkla yenik kapatmak da iki takım arasındaki kalite farkını açık bir şekilde göstermiş oldu; ikinci yarıya ümitle başlayabilirdik. Yeterki biraz maça konsantre olabilelim…
İkinci yarıya hızlı başlayan taraf Polonya oldu. Üstüste iki basketle skor 43-35’e geldi. Bu dakikada Polonya hızlı hücumunda Szewczyk’in boş üçlüğünün çemberin içinden çıkması belki de maçın dönüm noktası oldu. Polonya farkı çift hanelere çıkarabilecekken kaçan üçlük sonrası Emir’in üçlüğü ve top çalması sonrası Ömer’in smacı ve sonrasında da Ömer Onan’ın üçlüğü ile skora dengeyi getirdik:43-43. Szewcyk bu dönemde iki boş üçlük kaçırması ve yaptığı iki top kaybıyla milli takımımız adına çok iyi işler yaptı  Polonya molası sonrası Ömer Aşık’ın smacı ile öne geçen 12 Dev Adam seriyi de 10-0’a getirdi. Bu dakikalarda guardı yavaş yavaş düşen Polonya’yı oyunda tutan tek unsur ise bizim hem hücum hem savunmadaki ciddiyetsiz oyunumuz oldu. Hücumda Hidayet’in acele atışları, savunmada ise çok adam kaçırmamız ve zaman zaman oyundan kopmamız sayesinde ayakta kalan Polonya uzun süre maçı koparmamıza izin vermedi. Periyot sonu ise inanılmaz şeyler oldu. 2.7 saniye içinde önce Oğuz Savaş’a çalınan sportmenlik dışı basket-faul, sonrasında kenardan başlayan hücumda da 3lük atış sırasında Ender Arslan’a çalınan faul ve Orhun Ene’ye çalınan teknik faul ile 2.5 saniye içinde 8 sayı yiyerek son periyoda 63-62 geride girdik.
3.periyot sonunda yaşananların etkisiyle son periyoda daha istekli başlayan milliler Ömer Onan ve Hidayet’in sayılarıyla 66-63 öne geçti. Bu dakikalarda Hidayet’in de devreye girmesiyle hücumumuz ritmini bulurken maçı koparmak için savunmayı da düzene sokmak gerekiyordu. İşte bu beklenen savunmayı oyunumuza yansıtamayınca 3:25’te Polonya tekrar oyuna dengeyi getirdi: 75-75. Bu dakikada Orhun Ene tekrar ilk beş kadromuzu sahaya sürdü. Buna karşılık Polonya da takımı kısaltıp dış sutörlerini sahaya sürerek bu hamleye cevap verdi. Polonya’nın sert savunmasına, bu dakikaya kadar her temasa faul veren hakemler göz yumunca, yapılan top kaybı sonrası Pamula’nın üçlüğüyle Polonya 44 saniye kala tekrar 82-81 öne geçti. Mola sonrası hücumda Enes Kanter kendisine yapılan faul sonrası kazandığı 2 serbest atışı da sayıya çevirince skor 83-82 oldu. Polonya hücumunda 12 saniye kala Berisha’nın stop jump-shot’ı skoru 84-83’e getirdi. Mola sonrası son hücumda ise son 12 saniye en kötü nasıl kullanılabilir'in bir örneğini gösterip Kerem’in çembere zor değen üçlüğü sonrası maçtan 84-83 yenik ayrıldık. Şu kadarını söyleyebilirim ki, biz eğer Polonya gibi bir takım karşısında, maçı son topa bırakıyorsak, son topta 12 saniyemiz varken mola sonrası kullandığımız hücumu zorlama ve çembere bile zor değen bir şutla bitiriyorsak, molada rakibin savunma değişikliğini göz önünde bulundurmadan alternatif bir hücum opsiyonu yaratamıyorsak belki de tur atlamayı ne kadar hakediyoruz diye oturup düşünmemiz lazım.
Bu dakikadan sonra artık hesap kitap yapmaya, hatta bol bol da dua etmeye başlamak lazım. Zira bundan sonra İspanya’yı yensek bile çıkamama ihtimalimiz mevcut. Önce akşam İspanya-Litvanya maçını izleyeceğiz. Sonra da o maçın sonucuna göre ihtimalleri değerlendireceğiz. Yarın İspanya'yı yendiğimiz halde çıkamama ihtimalimiz olduğu gibi diğer maçlar sonrası İspanya'ya yenilsek bile gruptan çıkma ihtimalimiz de mevcut. Bekleyip göreceğiz.

4 yorum:

  1. Şerefsizlik başka bir şey değil !

    YanıtlaSil
  2. Bakalım Turgay Demirel bu skandal karşısında nasıl davranacak?

    YanıtlaSil
  3. İspanya - Litvanya maçı sonrası gruptan çıkmamız artık bizim değil Britanya'nın elinde. Eğer Polonya'yı 58 sayıdan az farkla yenerlerse biz çıkacağız. İspanya maçının gruptan çıkma açısından hiçbir önemi yok.

    YanıtlaSil
  4. Eğer Britanya galip gelirse, bu durumda İspanya'yı yenmemiz ikinci gruba galibiyet taşıma açısından önem kazanacak.

    YanıtlaSil