22 Temmuz 2019 Pazartesi

Ümitler Avrupa Şampiyonası ardından

FIBA U20 Europe - Avrupa Ümitler Basketbol Şampiyonası dün oynanan final maçı sonrası İspanya'yı 92-84 mağlup eden ev sahibi İsrail'in şampiyonluğuyla sonuçlanırken, Ümit Milli Basketbol Takımımız turnuvayı altıncı sırada tamamladı. İddialı bir kadroyla ve madalya hedefiyle gittiğimiz İsrail'de millilerimiz beklentilerin altında kalırlarken, yine de çeyrek finalde 1 sayıyla kaybettiğimiz İspanya maçını kazandığımız takdirde yarı finalde Almanya'yı geçip final yapabilecek bir fikstüre sahip olduğumuz ve bu nedenle madalyayı kıl payı kaçırdığımızı düşünebiliriz. Belki de çeyrek finaldeki olası bir İspanya galibiyeti ve gelecek bir madalyanın takımımızdaki gelişim yönlerini görmemizi engelleyeceğini düşünerek de, bu altıncılığın eksilerimizi görmek için iyi bir fırsat olduğunu düşünmeli ve bu altıncılığa bir fırsat olarak yaklaşmalıyız. 

Ümitler Avrupa Şampiyonası ardından

Öncelikle oyuncularımızın turnuva performanslarına biraz göz atalım. Maç başına 14.5 sayı - 3.5 ribaunt - 2.2 asistle oynayan Onuralp Bitim'in en etkili oyuncumuz olduğu görülürken, Berke Atar 11.5 sayı - 5.8 ribaunt, Şehmus Hazer 10.3 sayı - 3 ribaunt - 2.8 asist ve 1.8 top çalma ve Mert Akay da 10 sayı - 4.7 ribaunt - 3.3 asist ve 2.8 top çalmayla ön plana çıktılar. Bu sezon Basketbol Süper Ligi'nde de oldukça süre alacağına inandığım bu gençlerin iskeletini oluşturduğu milli takımımızda özellikle savunma tarafındaki performans ve direnç dikkat çekerken, maç başına ortalama 9.3 top çalan millilerimiz bu kategoride en iyi dördüncü takım oldular. Mert Akay da ortalama 2.8 top çalma ile en fazla top çalan üçüncü oyuncu oldu.


Turnuvada Mert Akay, Şehmus Hazer, Onuralp Bitim, Yiğitcan Saybir, Ragıp Berke Atar gibi Basketbol Süper Ligi'nin önemli takımlarında forma giyme şansı bulan ve yer yer Avrupa kupası tecrübesi de olan oyunculardan kurulu bir ilk beşle mücadele eden millilerimiz, bu tecrübeyi takım olma yönünde ise sahaya yansıtmayı yeteri kadar başaramadılar. Oyuncularımızın tecrübesi yer yer kişisel yeteneklerimizin ön plana çıkıp hücumda etkili olmamızı sağlasa da, 15.9 gibi düşük bir asist ortalamasında kalmamız hücumlarımızın fazlasıyla bireysel çabalara dayandığının bir göstergesi oldu. Turnuvanın finalistlerinden İsrail'in maç başına 23.3, İspanya'nın ise 20 asist ortalamasıyla oynadığını hatırlatalım. 

Bu noktada takımımızın hücum çeşitliliğinin azlığı ve set hücumlarının birçoğunun doğru şutlarla noktalanamamasını üzülerek izledik. Belki altyapı kategorilerinde alınan galibiyetlerden çok oyuncu gelişiminin öneminin altını çiziyoruz, belki çeyrek finalde pisi pisine alınan bir yenilgiyle kaçan madalyaya fazla takılmamak gerektiğinden bahsediyor; fakat bu gençlerin de bir araya geldiğinde ellerindeki yetenekleri skora yansıtabilmelerini sağlayabilecek stratejinin sahaya yansıtılması, sahadaki eksikleri gidermeye yönelik aksiyonların alınması, güçlü yönlerimizi kullanmaya yönelik setlerin kullanılması da teknik yönetimimizden beklediğimiz yegane şeylerdir. Ve maalesef son turnuvada Serkan Erdoğan ve ekibinin bu yöndeki motivasyon ve konsantrasyonlarının da oldukça zayıf olduğunu gördük. Elimizde Mert ve Şehmus gibi hem yetenek hem de tecrübe anlamında yaş gruplarına göre üst seviyede guardlar mevcutken, Onuralp Bitim gibi patlamaya hazır bir yetenek kadrodayken, işler iyi gitmediğinde yapabileceğimiz tek şey "daha yetenekli isimleri biraz daha fazla sahada tutmak" olmamalıydı. Son olarak turnuvanın son gününde Eray Erdoğan'ın sakatlığı sırasında, Eray acı çekerken Serkan Erdoğan'ın elindeki suyun üzerindeki yazılarla ilgileniyor olması takım liderliği konusunda bendeki ciddi soru işaretlerini iyice kuvvetlendirdi. 

Takım oyununu eleştirmemize rağmen, bireysel yeteneklerimiz konusunda kimsenin aklında bir soru işareti yoktur muhtemelen. Zira hem pota altında Berke'nin fizik olarak tutulmasının zorluğu, hem de kısalarımızın adamlarını geçip kolayca pota altını zorlayabilmesi sayesinde turnuvanın en az faul yapan takımı olmamıza rağmen, en fazla faul yapılan takımı olarak tam 203 kez faul çizgisine gittik. Buraya kadar her şey güzeldi; fakat bu 203 denemenin sadece 123'ünden isabet bulan millilerimiz %60.6 ile turnuvanın en kötü serbest atış kullanan takımı olurken, kaybettiğimiz İspanya maçında da kaçırdığımız 13 serbest atış ve maçın son saniyesinde de maçı uzatabilecek serbest atışı kaçırmamız basketbolun belki de en kolay sayı opsiyonu olan serbest atışların bizim için dezavantaja dönüşmesine neden oldu. Öyle ki milli takımımızda maç başına en az 1 serbest atış deneyen oyuncuların istatistiklerine baktığımızda, en iyi serbest atış yüzdesinin %70 olması durumun vahametini açıkça ortaya koymakta. Bu durumu değiştirmek için hala çok geç değil. Çok gerilere gitmeye de gerek yok. Final-Four finalindeki Jan Vesely faciasından henüz iki sene geçmemişken, Çek pivotun bugün yakaladığı serbest atış yüzdesine bakmak yeterli.

Şutör kimliği olmayan bir jenerasyon yetiştiği gerçeği serbest atışlar yanında üç sayılık atış yüzdemizde ortaya çıkıyor. Turnuvayı %28 üç sayı isabetiyle tamamlayan Ümit Milli Takımımız 16 takım arasında 12. sırada yer alırken, maç başına 1'den fazla üç sayı isabeti kaydeden tek oyuncumuz Onuralp Bitim olarak görülüyor. Bu kadar dış şut tehdidi olmayan bir takıma karşı rakiplerin pota altına kapanması hem kısaların penetrelerini zorlaştıran hem de uzunlarımıza gelecek yardımın artmasına neden olan bir unsur. Yine de Mert, Şehmus, Onuralp, Muhaymin gibi yeteneklerimizin birçok kez pota altına rahatça penetre edip savunmaları deldiklerini ve boş şut fırsatlarını arkadaşlarına sağladıklarını görmek güzel. Bir sonraki aşama ise bu boş şutları atabilecek bilekleri geliştirmek olmalı. Hem de ivedilikle! Henüz bu anlamda çok yolumuz var.

Birçok kulüp ve milli takımımızın aksine U20 Milli Takımımızda pota altını kullanma eğilimi bu turnuvada oldukça fazlaydı. Top fazlasıyla Berke Atar'ın eline indi. Emre Tanışan, Sadık Emir Kabaca ve son maçlarda da Yiğit Baran Sarıkaya yer yer pota altından etkili oldular. Fakat son birkaç senede karşılaştığımız en büyük tehlikeyi yeni yetişmekte olan uzunlarımızda bir kez daha gördük. Bir dönem Türk basketbolu pota altını domine eden ve korku yaratan uzunlar yetiştirmekte oldukça başarılı oldu. Hüseyin Beşok, Kaya Peker, Mehmet Okur, Ömer Aşık, Semih Erden bu dönem basketbolcularından sadece birkaçı... Fakat son yıllarda yetişen uzunlarımız altyapı turnuvalarında boyları, esneklikleri ve hücum yetenekleriyle dikkat çektikten sonra kendilerini yeterince geliştiremeyip (özellikle fizik olarak) sıradan basketbolcu seviyesine geriliyorlar. Mutlaka bir örnek vermek gerekirse MVP ödülü sonrası fiziksel olarak yeterli gelişimi sağlayamayıp pota altı mücadelesinden kaçınan,  ribaunt mücadelelerinde sık sık pozisyonunu kaybeden ve bu anlamda pota altında güven veren bir pivot olma noktasına bir türlü gelemeyen Egemen Güven örneğini verebiliriz. Halbuki Egemen kadar bileği düzgün ve orta mesafe hücumunu iyi uygulayabilen uzun sayısı nadirdir; fakat az önce saydığım eksikler onu bugün yetiştiği takım olan Pınar Karşıyaka'dan bile ayrılma noktasına getirdi. Ve ne yazık ki Berke Atar'ın gelişimi de yavaş yavaş o seviyeye  yaklaşıyor. Evet, belki oldukça sert bir turnuva geçirdik ve pota altında çok yıprandık; fakat gerek Berke gerek Emre gerekse Yiğitcan sert savunmalara karşı kritik anlarda fazla direnç gösteremeyerek pota altı sertliğimizi koruyamadılar. Son jenerasyonlarda bu anlamda ayakta kalabilen yegane isimler olan Ömer Yurtseven ve Enes Kanter'in durumlarını da düşündüğümüzde (bir başka deyişle Türk Milli takımı için düşünmediğimizde), birkaç sene sonra pivot açığı çekmemek ya da devşirmek zorunda kalmamak adına bu konuya acil şekilde el atmak gerektiğini düşünüyorum. 

Ümit Milli Takımımıza bu genel bakış sonrasında birkaç oyuncuya da değinmek gerekirse, Mert Akay ve Şehmus Hazer'in bu sezon hali hazırda oynadığı takımlarda düzenli süreler alacağını düşünmekle birlikte, Onuralp Bitim'in mutlak suretle ciddi süreler alacağı bir takıma gitmesi gerektiğini düşünüyorum. Onuralp birkaç seneliğine parayı ikinci plana atıp, tecrübesini geliştireceği bir takımda gelişme sürecini tamamlar ve takım oyununa elverişli bir basketbolcu haline gelirse saydığım diğer iki isimle birlikte ileride milli takımımızın önemli liderlerinden biri olacaktır. İlk beşin bir diğer ismi Yiğitcan Saybir ise, özel bir nedeni olup olmadığını bilmemekle birlikte, bu turnuvada beklentilerin çok gerisinde kaldı. Hücumda yer yer sahneye çıkmasına rağmen, hem şutları hem de savunma konsantrasyonu olarak kendisinden gerekli verimi alamadık; fakat bu turnuvanın onun için bir istisna olduğunu ummaktayım. 

Benche bakacak olursak da, Muhaymin Mustafa'nın önceki turnuvalara oranla geliştiğini ve olgunlaştığını görmek oldukça güzel. Bu sezon oynayacağı BSL maç tecrübeleri onu daha da olgunlaştıracaktır. Benzer şekilde TED Kolejliler formasıyla profesyonel maç tecrübesine sahip Yiğit Baran Sarıkaya'nın da aldığı az süreye rağmen, pota altındaki doğru yerde top isteme ve pozisyonlarını kolayca bitirmesini sağlayan doğru yer tutma özelliklerini oldukça olumlu buldum. Son olarak da son iki maç dışında yeterli süreyi alamayan Erkin Şenel'in bileğine değinelim. Bu çocuğu zaman zaman 1 numarada oynatıp onu olmadığı bir basketbolcu yapmaya çalışmaktansa, saf iki numara olarak değerlendirmek en iyisi. Böyle düzgün bir bilek kolay bulunmaz. Fakat bir söz de Erkin'e. Sadece şut atarak da üst seviye yerlere gelmek mümkün değil. Basketbolunun özellikle hücum tarafında diğer özelliklerini de ilerletmesi, onu "iyi bir şutör ama vasat bir basketbolcu" olma seviyesinin üzerine taşıyacaktır.

0 comments:

Yorum Gönder