17 Kasım 2018 Cumartesi

Bandırma'da çekişme var basketbol yok

Bugün Bandırma'da oynanan Banvit - Pınar Karşıyaka karşılaşması Tahincioğlu Basketbol Süper Ligi'nde haftanın en ilginç ve zevkli mücadelelerinden biri olmaya adaydı. Fakat geçtiğimiz sezonun yarı finalistiyle, 4 sezon öncesinin şampiyonunu karşı karşıya getiren maç baştan sonra sahaya yansıyan basketbolla basketbolseverler için adeta bir işkenceye (biraz da abartmayla) dönüştü. Henüz galibiyeti bulunmayan Banvit ile sezona inişli çıkışlı bir performansla başlayan Pınar Karşıyaka'nın maçında, ki bu maç aynı zamanda basketbolumuzun geleceği için önemli genç yetenekleri de karşı karşıya getirdi, gerek basketbol kalitesi, gerek temposu ve ilk yarıdaki skor üretimi, gerekse kenardan gelen / gelmeyen müdahaleler ile basketbolseverleri hayal kırıklığına uğrattı. 

Banvit - Pınar Karşıyaka

Basketbol Süper Ligimizin son yıllarda birçok başarıya imza atan iki takımından Banvit bu sezon Türk oyuncularının tamamını altyapısından yetişen gençlerle şekillendirmiş, kadrosuna eklediği beş yeni yabancıyla da rotasyonunu tamamlamıştı. Bu tip genç oyunculara yönelik kadro yapılanmalarında yabancı seçimleri oldukça önem kazanır. Zira genç oyunculara eşlik edecek yabancılar onlara bir şeyler katmalı, geliştirmeli, basketbollarını ilerletmeye yönelik isimler olmalıdır. Banvit'in yabancılarına baktığımızda ise yabancıların hiçbirinde istikrarlı olarak bu özelliği görememekteyiz. Zaman zaman Morgan, Oliver ve Perez'den bazı hamleler gelse de, yabancılardaki (özellikle geçen sezona göre) bu kalite düşüklüğü Türk gençlerinin de geçtiğimiz sezona oranla performanslarında bir ilerleme göremememize neden olmakta. Zira geçtiğimiz sezon Vidmar, Kulig, Rautins gibi isimlerin varlığında Şehmus, Tolga, Rıdvan gibi gençlerin gelişimlerini her beraber izlemiş ve sevinmiştik. Bugün de ikinci yarının belli bölümleri haricinde Morgan, Perez gibi isimlerden bir katkı alamayan (Karşıyaka'nın oyundan koptuğu son 4-5 dakika haricinde) Ahmet Gürgen, İsmail Cem, Berke gibi gençlere fazlasıyla süre tanımayı tercih etse de, takımın genel yapısındaki dengesizlik iki tercihte de istenilen verimi getirmedi. Kritik anlarda Perez'in sazı eline alması, Morgan ve Moore'un dağılan Karşıyaka savunmasına sağladığı üstünlük ise kalıcı bir etki yaratmaktan uzak, maçın geneline yayılmamış performanslar oldu. (Bu eleştirime rağmen Moore'un 13 sayı - 11 ribaunt - 8 asistlik performansına ise saygı duymak gerekir tabi ki)


Benzer şekilde Pınar Karşıyaka'da da Özhan Çıvgın ile birlikte takıma katılan Erving Walker'ın skorer oyununa rağmen, bir takıma sınıf atlatabilecek bir oyuncu olabileceğini sanmıyorum. Genel olarak 1.80 altı oyun kuruculara sıcak bakmayan biri olarak da, Walker'ın mevcut fiziğiyle, özellikle de yüzdeli şut atamadığı günlerde, her ne kadar skor üretse de Pınar Karşıyaka'nın ivmesini düşüren ve diğer oyuncularının performanslarına olumsuz etki eden bir isim olduğu görüşündeyim (Galatasaray ve Tofaş karşısında kendisinden fizikli oyun kuruculara karşı düştüğü durumu hatırlayalım). Berk'in Walker yerine aldığı süreler Karşıyaka için çok daha olumlu sonuçlanmanın yanında Berk & Henry ikilisinin sahada olduğu anlarda yeşil kırmızılıların asist üzerinden sayı üretimi de artmakta. Benzer şekilde gerçek bir pota altı oyuncusu olmayan ama 4 numarada performans vermesi beklenen Chatman ve kariyeri artık düşüşe geçen bir isim Gailius ile yabancı kontenjanını dolduran Karşıyaka'da bu oyuncuların varlığı Henry ve Marei üzerine büyük bir sorumluluk bindirdiği gibi, Berk, Egemen, Berke gibi oyuncuların hem oyun süresi hem de performanslarını artırma yolunda bir engel oluşturuyor. Bugün de 20 sayısına rağmen farkın açıldığı anlarda yaptığı hatalarla Karşıyaka'nın ivmesini bozan ve ikinci yarıda da dağılan savunmada başrollerden birini alan Walker ve girmeyen şutları yanında fiziksel mücadeleden sakınan Chatman'ın performansları bu savlarımı oldukça güçlendiriyor. Zira Banvit ikinci yarıda olmayan Karşıyaka savunmasıyla soyunma odasına giderken %27 olan saha içi isabetini maç sonunda %46'ya çıkarabildi. Maçın ilk 19 dakikasında 21 sayı yiyen Karşıyaka'nın kalan 21 dakikada potasında gördüğü 63 sayının başka da makul bir açıklaması yok gibi. 

Mücadelede iki takımın pota altında da Assem Marei ve Jordan Morgan gibi iki dikkat çekici ismin yanında Türk basketbolunun geleceği için konuşulan Egemen Güven ve Berke Atar gibi iki de genç isim vardı. Berke'nin sahada kaldığı 16, Egemen'in ise 8 dakikada iki uzunumuzun da fiziksel olarak yeterli gelişime ulaşamadıklarını, rakip uzunlara karşı çok hata yaptıklarını ve zayıf kaldıklarını izledik. Altyapı yaş kategorilerinde Avrupa MVP ve en iyi pivot ödülleri bulunan genç uzunlarımızın A takım seviyesine geldiklerinde beklentilerin çok altında kaldıklarını görmek bizleri oldukça üzmekte. İkisini de 3-4 sezondur çok yakından takip eden ve her iyi performansını gelişimleri için bir umut gören biri olarak şu noktada bazı gerçekleri itiraf etmenin zamanı gelmiş gibi gözüküyor. Tabi bu anlamda problemin oyuncuların çalışkanlığıyla mı yoksa yaptırılan antrenmanların ve yönlendirmelerin kalitesiyle mi ilgili olduğu sorusunun yanıtını bilmek için yeterli uzmanlığım ve yakın takibim bulunmamakta. 

Tıpkı Egemen gibi ciddi sakatlıklarla boğuşan Tolga Geçim'in de ilk beşe girdiği ilk sezonlardaki gelişimini son birkaç sezonda aynı ivmeyle sürdürememesi, her ne kadar çok yüksek bir saha görüşü olsa da skor ve sertlik anlamında aynı seviyede kalması, geçtiğimiz sezon çıkış yaşayan Rıdvan Öncel ve Şehmus Hazer'in ise artan sürelerine rağmen mücadelelerini istatistik ve skora yansıtamamaları üzücü olmakla beraber, bu oyunculara doğru antrenman ve ilgi yönlendirilip yönlendirilmediği sorularını da beraberinde getiriyor. Banvit'in gençlerini uzun yıllardır yakından takip eden Ahmet Gürgen'in A takımın başında olması belki avantaj gibi gözükse de, A Takım seviyesinde bu genç oyuncuları tecrübeli isimlerle harmanlama görevinde ne kadar doğru kararlar verdiği sorgulanması gereken bir konu. Gürgen'in sahadaki beş seçimleri, yer yer bazı isimleri kenarda unutması, yer yer de çok sık oyuncu değiştirip takımın düzenden çıkmasına neden olması henüz kafasındaki rotasyonu netleştiremediği izlenimini vermekte. Bunlar olup biterken oyuna gerekli müdahalenin yapılması da önemli bir konu ki, bugün Rıdvan/Şehmus & Walker eşleşmesinde bir kez bile Walker'a karşı sırtı dönük oyun kullanılmaması ya da Tolga'nın boy avantajından yararlanma yoluna gidilmemesi bana kalırsa coach'un önemli bir eksisiydi. Benzer şekilde Egemen, Görkem, Berk, Berke gibi gençleri kadrosunda bulunduran Karşıyaka'da da Özhan Çıvgın'ın oyuna müdahale etmekte zaman zaman geç kalması, daha da önemlisi yeşil kırmızılılarda set oyunundaki önemli eksikler Çıvgın'ın geleceği konusunda soru işaretleri oluşturmaya başladı. Özellikle Banvit'in farkı açtığı anlarda kenardan hiçbir müdahale gelmemesi, savunmanın dağıldığı dakikalarda direnci artıracak isimlerin benchte bırakılması Karşıyaka kenar yönetimi açısından olumsuz notlardı. 

Sonuç olarak Banvit'in ikinci yarıdaki performansıyla kazandığı, fakat birkaç sezon öncesine kadar büyük bir zevkle izlediğimiz iki takımın sahada basketbol adına çok da fazla olumlu sahne sergileyemediği bir maç izledik. Bu maç adeta bu iki takım için sezonun ilk çeyreğinin bir özetiydi. Geri kalan sürede ciddi problemler yaşaması olası iki takımın neden bu hale geldiği, takımlar bünyesindeki gençlerden neden verim alınamadığını derinlemesine incelemek gerekiyor. Gençlerimize gerekli eğitimi, antrenmanı veriyor muyuz? Büyük yetenekleri hak ettikleri gibi yönlendirebiliyor muyuz? Bunlar cevap verilmesi gereken önemli sorular. 

Yazıyı noktalarken, iki cümle de hakem yönetimi ile ilgili yazalım. Yine Erşan Kartal'ın yönettiği ve yine hakem yönetimi nedeniyle çığırından çıkan bir maç izledik. Benchlere çalınan teknik fauller, bir yandan sertliğe izin verilirken ara ara çalınan çok basit faul düdükleri, oyuncu ve kenar yönetimle iletişimdeki vücut dili... Klasik bir Erşan Kartal yönetimi izledik. Her zaman söylediğim gibi hakemlikte basketbol bilgisi kadar, oyuncu psikolojisini bilmek ve empati yapabilmek de çok önemlidir. İyi hakemle kötü hakemi ayıran en önemli unsur da budur. Ne yazıkki ülkemizde bunu ayırabilecek bir kurum henüz yok. 

1 yorum:

  1. bek ve egemen gerçekten bu düzenle istenilen verimi bir türlü veremior bu sistemin acilen değişmesi gerekiyor

    YanıtlaSil