Haftasonu Karşıyaka Arena'da oynayan Pınar Karşıyaka - Galatasaray Medical Park maçında maçın geç başlamasına neden olan konfetiler, açılan pankart ve son çeyrekte oyunun durması ile ilgili Murat Özyer'in aşağıdaki açıklamaları bugün basında yer aldı. Maçı canlı olarak salonda takip etmiş biri olarak bugüne kadar kendisine sonsuz saygım olan Murat
Özyer'in bu açıklamarını kendisine yakıştıramadığımı, Özyer'in yenilgiyi hazmedemeyerek basını, federasyonu ve kamuoyunu etkilemeye çalıştığını düşünüyor ve açıklamasında aşağıdaki düzeltmeleri yapma gereği hissediyorum:
Öncelikle "ölümcül şiddet içeren çirkin pankart" ın bir benzerini aşağıda paylaşmak isterim. Hafızaları zorlamak denmiş açıklamada. Hafızaları zorlamaya gerek yok. Çok değil sadece 1 sene öncesi. Galatasaray - CSKA Moskova maçı... Kirilenko ve Teodosic dayak yemiş, yerlerde sürünüyor, gözü morarmış. Yorumsuz...
Patlayıcı, yanıcı maddelere gelelim... Maçın dördüncü çeyreğinde sahaya atılan 3-4 su poşeti hiç bir şekilde tarafımdan onaylanmamakla birlikte Galatasaray - Fenerbahçe maçlarında Ali Sami Yen'in nasıl pet şişelerle dolduğunu hepimiz biliyoruz. Bunun yanında maçın başında atılan konfetiler - ki kağıt dışında sahaya bir şey atılmadı- sonrası Ergin Ataman'ın takımı soyunma odasına çekmesi zaten Galatasaray'ın Karşıyaka'ya çok iyi niyetlerle gelmediklerini açıkca göstermekteydi.
Patlayıcı madde konusunda ise: Yeşil kırmızılı tribünlerden bu çeşit bir girişim gerçekleşmemekle birlikte, yaşca küçük Karşıyaka taraftarlarının bulunduğu bölgeye deplasman tribününden atılan ses bombaları bizim de dikkatimizden kaçmadı. Umarım bu konuda da bir açıklama gelecektir.
Son olarak da, Türkiye'de tarafsız yorum yapabilecek birçok basketbolseverin de sürekli söylediği gibi Karşıyaka Arena, Beko Basketbol Ligi'nin belki de yegane basketbol mabedidir. Sahaya atılan 3-4 su poşeti dışında tribün terörü olarak adlandırılabilecek bir olay vuku bulmadığı halde, basketbolu bilen Karşıyaka taraftarının sahada İstanbul takımlarının kollanmasına karşı tepki koymasını, dik durmasını hazmedemeyerek bu nevi açıklamalarda bulunan sayın Murat Özyer'e Türk basketbolu adına teknik faul'ü çalmayı kendime bir görev bilirim. Ve bu tip insanları yanıltmaya yönelik doğruluk payı olmayan açıklamaların spor ahlakı ile ilgilisi olup olmadığının takdirini de basketbolseverlere bırakıyorum.
Bu arada bir alıntı da yapmak gerekirse Murat Özyer'in basında yer alan açıklamaları şu şekilde idi: "Pınar Karşıyaka-Galatasaray Medical Park maçının, sporun ruhuna ve
basketbolun asaletine tamamen aykırı bir şiddet ortamında oynandığı tüm
basketbolseverler ile Türkiye Basketbol Federasyonu’nun (TBF) malumudur”
ifadelerini kullandı. Özyer, ”Maçın eski Roma’daki bir arenada değil,
dünyanın en medeni şehirlerinden İzmir’deki bir basketbol salonunda
oynandığının, TBF’nin alacağı en üst düzey disiplin kararlarıyla tüm
spor kamuoyuna ispat edileceği inancındayım.
Ölümcül şiddet çağrısı içeren devasa çirkin pankart, maçın geç
başlamasına yol açacak ölçüde parkeye isabet eden yabancı maddeler,
sahaya atılan onlarca patlayıcı-yanıcı madde, protokol tribününde dahi
camların kırılmasına sebep olan tribün terörü, salonda bulunan tüm TBF
yetkilileri ile hakemlerimizin şahitliğinde sabittir. Kan dökmeye övgü
sayılabilecek, aleni tahrik ve nefret mesajı taşıyan devasa pankart, maç
boyunca saha içi tribününde 3 kere açılıp, daha önce salona kurulmuş ip
düzeneği ile yukarı kaldırılmıştır. Oysa hafızamızı yokladığımızda,
başka örneklerde farklı tedbirler alındığını görmekteyiz.
Beko Basketbol Ligi’nin giderek Avrupa’nın en gözde spor organizasyonlarından biri haline gelmesi rastlantı olmadığına göre, sporun ruhuna ve saygın rekabetin gereklerine uygun bir ortam olmaksızın, bu trendin tersine döneceğini de herkes bilmeli, yeniden hatırlamalıdır. Maçın yapıldığı 8 Aralık 2012 tarihi, Türk basketbolu adına çok talihsiz bir gündür ancak şiddet çağrılarının ve organize tribün terörünün devamı, talihsizlik değil basketbolun felaketi sayılmalıdır. Türk basketbolunu küçültmeye, rekabeti holiganizmle boğmaya yönelik her girişimin sebebi ve sorumlusu, görevini ihmal edenler ile bu çirkinliği görmezden gelenler olacaktır. "
Beko Basketbol Ligi’nin giderek Avrupa’nın en gözde spor organizasyonlarından biri haline gelmesi rastlantı olmadığına göre, sporun ruhuna ve saygın rekabetin gereklerine uygun bir ortam olmaksızın, bu trendin tersine döneceğini de herkes bilmeli, yeniden hatırlamalıdır. Maçın yapıldığı 8 Aralık 2012 tarihi, Türk basketbolu adına çok talihsiz bir gündür ancak şiddet çağrılarının ve organize tribün terörünün devamı, talihsizlik değil basketbolun felaketi sayılmalıdır. Türk basketbolunu küçültmeye, rekabeti holiganizmle boğmaya yönelik her girişimin sebebi ve sorumlusu, görevini ihmal edenler ile bu çirkinliği görmezden gelenler olacaktır. "
0 comments:
Yorum Gönder